Bu aralar içim kıpır kıpır.
Böööyle...
Nasıl anlatayım..
Hep
böyle halılara kilimlere sürünesim var. Hele paspas bulursam hiç kaçırmıyorum,
devrile devrile dönüyorum üstünde. Bi de, bizim beyler dışarıdan gelmiyorlar
mı, o ayakkabıların kokusuna bayılıyorum bayılıyorum. Sarılıp sarılıp
kokluyorum. Kimseye pek yanaşasım yok; canımı sıkıyorlar. Kendi kendime kalayım
istiyorum.
Ben kaçtıkça daha çok üzerime geliyor annem, daha da kötü oluyor
işler o zaman. Ben hiç istemiyorum beni sevmesini- yani istiyorum tabii de, ne
biliyim bu aralar değil.
Ben uzak durunca, üzülüyor o da. Ama, ne yapayım,
istemiyorum.
Bir de çok bağırasım var. Ayy, valla sabahtan akşama. Yani uyurken,bir tek, susuyorum ancak. Bütün gün bağırmaktan, yerlerde sürtünmekten
helak oluyorum.
Nedir bu ya?
Bak, okşamasınlar şu sırtımı, elimde değil, kıçım havaya
kalkıveriyor işte, hiç hoş değil; ben ister miyim?
....................
Yine veteriner...Bu sefer pek bir kurcalamadılar
beni. Yan odaya aldılar, oooh, bir
uyudum, bir uyudum. Böyle derin derin.. Uyandığımda, annemi gördüm. Gülüp
duruyordu; çok şaşkın bakıyormuşum. Kibar kadın, "çok aptal bakıyosun Zilli" demedi başkalarının yanında. Çok şaşkınım aslında, haklı; hiç böyle
derin uyumamıştım..
Bir de bir şeyler var belden aşağımda, hafif bir sızı, bir
gıdıklanma. Belden aşağımı da bağlamışlar sargı beziyle. Ama canım yanmıyor,
iyiyim. Uyku iyi gelmiş bana, huzurluyum,
hafiflemiş hissediyorum.
Annem niye dolu dolu gözlerle bakıyor bana ya, sargı bezini mi beğenmedi?